T C. Anayasa Mahkemesi

T C. Anayasa Mahkemesi

Bununla birlikte NetzDG’ye ilişkin olarak 18 Haziran 2020tarihinde sosyal medya şirketlerinin hukuka aykırı içerikleri Almanya FederalAdli Polisine bildirmelerine ilişkin bir ek düzenleme kabul edilmiştir. İnternet, modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmaküzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değeresahip bulunmaktadır. Sosyal medya, medya içeriğini oluşturmak, yayınlamak veyorumlamak şeklinde bireysel katılıma imkan veren şeffaf ve karşılıklı iletişimkurulan bir platform şeklindeki medya kanalıdır. İnternetin sağladığı sosyalmedya zemini kişilerin bilgi ve düşüncelerini açıklama, karşılıklı paylaşma veyaymaları için vazgeçilmez niteliktedir. Bu nedenle sadece düşünceyiaçıklamanın değil, aynı zamanda bilginin elde edilmesi açısından günümüzde enetkili ve yaygın yöntemlerden biri haline gelen sosyal medya araçları konusundayapılacak düzenleme ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassasdavranmaları gerektiği açıktır. Bu içerik, yer ve erişim sağlayıcıların önemli bir kısmının yurtdışında olduğu dikkate alınmalıdır. Zira kural zaten suç teşkil ettiğibelirtilen içeriğin içerik ve yer sağlayıcısının yurt dışında olması halindeidari tedbir uygulanmasını öngörmektedir. Dolayısıyla içeriğin çıkarılmasınailişkin yükümlülük küresel olarak hizmet veren ve yurtdışında yerleşik yersağlayıcılar bakımından bu kişilerin tabi oldukları hukuklar bakımındanuygulanamaz niteliktedir. İçerik sağlayıcı bakımından içeriğin çıkarılmasınailişkin bir yükümlülük getirilebilecek olsa da yer sağlayıcılara böyle biryükümlülük getirilmesi uluslararası hukukta hâkim yetki ve uygulama alanıilkesiyle bağdaşmayacaktır.

  • Bir borcun tahsil edilememesi ve yasal sürecinin başlamasıyla birlikte icra daireleri ya da savcılıklar tarafından tüm bankalara, borçlu kişi hakkında bildirim yapılır.
  • Bu bakımından, uluslararasıhukukta kabul görmüş genel ilkelere göre hareket etmekle birlikte, devletlerinkendi ceza yargısı alanını oluşturması tabidir.
  • Ancak bu tespitin nasıl yapılacağı konusundayasada bir açıklık bulunmamaktadır.

Bu güvencelerin sağlanmaması, Anayasa’nın mahkemeye erişim hakkınıgüvenceye alan 36. Maddesi ile etkili başvuru hakkını koruyan 40. Maddesineaykırılık teşkil edecektir. Dava konusu (8) numaralı fıkrada da Birlik tarafındanilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile erişim sağlayıcıya gönderilen içeriğinçıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının gereğinin derhâl, en geçdört saat içinde ilgili içerik ve yer sağlayıcılar ile erişim sağlayıcıtarafından yerine getirileceği öngörülmüştür. Yer sağlayıcıların yükümlülükleri anılan Kanun’un 5.maddesinde düzenlenmiştir. Bu çerçevede yer sağlayıcıların söz konusu maddenin(1) numaralı fıkrası uyarınca yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukukaaykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırma yükümlülüğü, (2)numaralı fıkrasına göre yer sağladığı hukuka aykırı içeriği Kanun’un 8. Ve 9.maddelerine göre haberdar edilmesi hâlinde yayından çıkarma yükümlülüğü, (3)numaralı fıkrası gereğince de yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafikbilgilerini bir yıldan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere yönetmeliktebelirlenecek süre kadar saklama ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü vegizliliğini temin etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Anayasa’nın anılanmaddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynıolanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitliköngörülmüştür.

Özel teşebbüs özgürlüğü, iktisadi-ticari faaliyette bulunan veyamesleki faaliyet yürüten kişinin çalışma koşullarını, ticari işletmeorganizasyonun teşkilatlanma biçimini, müşteri ve kullanıcıları ya da ticarihayatta sözleşme kurduğu kişiler ile ilişkilerini düzenleyebilme serbestisinide içerir. Maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devletiolduğu belirtilmiş olup, kanun koyucu düzenlemeler yaparken hukuk devletiilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Bu ilke ise “elverişlilik”,“gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. “Elverişlilik”,başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “gereklilik”başvurulan önlemin ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olmasını ve “orantılılık”ise başvurulan önlem ve ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken ölçüyüifade etmektedir. İhtilaflı kural, bu itibarla, teşebbüs özgürlüğünün özünedokunmaktadır ve Anayasa’nın 13. Maddesine de aykırıdır. “Makul” ya da “meşru” bir bağlantı noktası olmadan bir devletinkendi sınırlarını aşarak cezalandırma yetkisini kullanmaya kalkışması halindebunun başka devletlerin iç işlerine karışmama ilkesi ile çelişeceğimuhakkaktır. Öte yandan Anayasa’nın 13. Maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi,amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini ifadeeder\. Burada vakit geçir, unutulmaz anlar yaşa. PinUp güncel giriş\\. Özel marspin up türkiye stratejileri geliştir, kazanma şansını arttır. pin up\.

Maddelerine aykırı olduğu ilerisürülmüştür. Böyle bir yükümlülük getirilmesinin nedeni yasada açıklanmamışolmakla birlikte kamu otoritelerinin gerektiğinde bu verilere el koymasınaimkân vermek olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu başta kişilerin kimliğinigizleyerek, yani anonim bir şekilde görüşlerini ifade etme özgürlüğünü tehditetmektedir. Daha da önemlisi bireylerin Anayasanın 25 ve 15. Maddesi kapsamında hiçbir sınırlamaya tabi olmayan ve mutlak birşekilde korunan görüş sahibi olma hakkını tehdit etmektedir. Devletin yargı yetkisi, esasen o devletin egemenlik alanı olanülkesinde söz konusu olabilir. Yargı yetkisinin bir diğer görünümü de devletincezalandırmak yetkisidir. Cezalandırmak yetkisi devlet egemenliğinin bir sonucuolduğu için, devlet bu yetkisini de esasen kendi egemenlik alanı olan ülkesindekullanabilir. Türkiye Cumhuriyeti’nin cezalandırma yetkisinin yer bakımındansınırları hakkında Anayasa’da bir hüküm yoktur. Yargı yetkisi devletegemenliğinin bir sonucu olduğu için, bu yönde bir hükmün herhangi bir kanundayer almasına da gerek yoktur.

Bu durumda içeriğin çıkarılmasına ilişkin hâkim kararıuygulandığında kendiliğinden hükümsüz hale geldiğine göre itiraz edilebilecekbir karar da bulunmamaktadır. Oysa maddeye eklenen sekizinci fıkraya görekararın bildirilmesi üzerine içerik, yer ve erişim sağlayıcılar, kararıngereğini derhal en geç dört saat içinde yerine getirmek zorundadırlar. Ayrıca Anayasa’nın 48. Maddesinde “Herkes, dilediği alandaçalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmakserbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyalamaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacaktedbirleri alır.” denilmektedir. Söz konusu madde kapsamında teşebbüs özgürlüğügüvence altına alınmıştır.

Dava konusukurallar idari bir makama (başkana), yayına konu içeriklerde yer alan kişilerinhaklarında suç işlediklerine dair kesinleşmiş bir bir yargı kararı olupolmadığını dikkate almadan, bu kişilerin suç işlediği varsayımından hareketleiçerik çıkarılmasına karar verme yetkisini tanımaktadır. Dolayısıyla burada suçisnadında bulunma yetkisi yargı organı dışında yürütme erki içinde yer alan birbirime verilmiştir. Bu husus kuvvetler ayrılığı ilkesiyle açık bir şekildeçeliştiğinden Anayasa’nın 2. Maddesinde güvenceye bağlanan hukuk devleti ilkesive 9. Maddesinde vücut bulan yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelercekullanılacağı hükümleriyle bağdaşmamaktadır. Kuralın atıfyaptığı (3) numaralı fıkrada yer verilen “diğer iletişim araçları”nınneler olduğu belirsizdir. Dahası bu belirsizlik bildirimin yazılı olupolmayacağı noktasında da ortaya çıkmaktadır. Kural uyarınca kişilerin telefonlaaranarak da bilgilendirilmeleri mümkündür. Bu durum da idari işlemlere karşıaçılacak davalarda sürenin “yazılı bildirim tarihinden” başlayacağınıöngören Anayasa’nın 125. Maddesi hükmüne aykırı olacaktır. Kaldı ki, telefonlave sözlü olarak yapılan bildirim birtakım ispat sorunlarına da yol açabilir.Muhatapların telefonla arandığı ispatlansa bile telefonla yapılan konuşmanıniçeriğinin ne olduğunun, söz konusu konuşmada sözlü bir tebligat yapılıpyapılmadığının ispatlanması güçtür. Bu sebeple, (5) numaralı fıkranın birinci cümlesiüçüncü fıkradaki “diğer iletişim araçları” ibaresi yönünden Anayasa’yaaykırıdır.

Anayasa’nın anılan maddesinde güvence altına alınan ölçülülükilkesi ise elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmaküzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Hüküm ile yer sağlayıcılara yönelik bir tazminat sorumluluğugetirilmektedir. Öncelikle böyle bir sorumluluk internet düzenlemelerinin genelprensibi olan yer sağlayıcının içerikten sorumlu olmaması sebebiyle 5651 sayılıKanun sistematiği ile bağdaşmamaktadır. Bununla birlikte zarar ve zararıntazmini borçlar hukukuna ilişkin bir sorun olup, nitekim 6098 sayılı TürkBorçlar Kanunu’nun 49 vd maddelerinde, özellikle 57. Maddesindedüzenlenmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 58.

Bu tanımlar göz önündebulundurulduğunda 7253 sayılı Kanun ile yapılan sosyal ağ sağlayıcı tanımıinternet ortamı içerisinde faaliyet gösteren aktörlerden yer sağlayıcılarkümesinde çerçevesi belirli ve kesin bir grubu ifade etmemektedir. Öngörülentanım pek çok bakımdan belirsizlikler içermektedir. Bu belirsizlik kaçınılmazolarak yasada öngörülen yükümlülükler ve uygulanacak yaptırımlar bakımındanöngörülemezlik doğurmaktadır. Öyle ki sosyal ağ sağlayıcıların bir yersağlayıcı alt kümesi olarak düzenlenmemiş olması sebebi ile haberleşme vekişisel kullanım amaçlı platformların bu kapsamda değerlendirilipdeğerlendirilemeyeceği uygulamada tereddüt yaratmaktadır. İptali istenenfıkranın birinci cümlesine göre “Bu Kanun kapsamında verilen idari paracezaları, muhatabın yurt dışında bulunması hâlinde Kurum tarafından doğrudanmuhataba üçüncü fıkradaki usulle de bildirilebilir”. Maddesininatıf yapılan (3) numaralı fıkrasında kanun kapsamındaki faaliyetleri yurtiçinden ya da yurt dışından yürütenlere yönelik bildirimlerin nasıl yapılacağıhususu düzenlenmektedir. Buna göre “elektronik posta veya diğer iletişimaraçları ile bildirim yapılabilir”. (8) Hukuka aykırılığı hâkim veya mahkeme kararı iletespit edilen içeriğin sosyal ağ sağlayıcıya bildirilmesi durumunda, bildirimerağmen yirmi dört saat içinde içeriği çıkarmayan veya erişimi engellemeyensosyal ağ sağlayıcı, doğan zararların tazmin edilmesinden sorumludur.

Görüldüğü gibi yapılan değişiklikle ErişimSağlayıcıları Birliği’ne hakimlik kararlarını içerik, yer ve erişimsağlayıcılara bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Bu görev ve yetki Birliğinhukuki statüsüne uygun olmadığı gibi kanunda düzenlenen diğer görev veyetkileriyle de bağdaşmamaktadır. Sonuç olarak, 5651 sayılı Kanunun 9. Bubakımdan sistematik hak ihlaline neden olan iptali istenen kurallar, Anayasanın13, 26, 28. 5651 sayılı Kanunun 3. Fıkrasında yer alanbildirim mekanizması bir tebligat usulü olmayıp, bilgilendirmelerinyapılmasında bir yol olarak sunulmaktadır.